Bir Savaşçının Ehlileştirilmiş Zekası
05 Haziran 2024

Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı

552

Önceki makalelerimin bir dizisinde (“Gizli Güç” №12–22, 2001), mütevazı edebi yeteneklerimin elverdiği ölçüde pek de detaya girmeden geniş fırça darbeleriyle Gerçeklik tablosunu çizmeye çalıştım. İnsan algısının engeli nedeniyle erişilemeyen Gerçeklik. Kosmoenerjetika geleneğimizin savaşçılarının araştırdığı, insanın antropomorfik modellerinden radikal şekilde farklı olan Gerçeklik. O, o kadar sınırsız ve büyüleyici bir güzelliğe sahiptir ki, insan zihni bu ihtişamın parıltısını bir an bile kavrayamaz. Yine de bir savaşçının zorlu yolunu izleyen her insan varlığına açılır. Onun kapısına doluşan sayısız mit yaratıcılarına şefkatle bakıyorum. Hayır, bu insanlar yalancı değil. Sadece, insan zihninin yarattığı herhangi bir Gerçeklik mitinin yalnızca bilinen gerçekler, fikirler ve kavramlardan oluşabileceğini anlayamıyorlar. En bilgili insan bile bu kısır döngünün dışına çıkamaz. Bu mitler oldukça çekici ve mantıksal olarak tutarlı olabilir; ancak en nihayetinde halihazırda bilinenlerin bir derlemesi olacaktır. Gerçekliğin sonsuz çeşitliliğini yeterince tanımlamak için bilinen fikirlerin, fenomenlerin ve gerçeklerin doğrusal düzeyde bir derlemesinin yeterli olmadığını düşünmek için basit bir sağduyu yeterlidir. İnsan zekası, yine de bu çözülemez bilmeceyi çözmeye çalışır. Sonuç olarak, eğilimler, düzenlilikler ve nihayetinde stratejik yasalar ortaya çıkar. Sizden yazdıklarımı dikkatlice takip etmenizi rica ediyorum; yasalar, zeka halihazırda bilinen fenomen ve gerçeklerin seçicilikle ayırt edilmesi yoluyla belirli bir eğilimi keşfetmeye ve sonsuzluğu tanımlamaya karar verdiğinde keşfedilir. 

Zekadır bu, daha doğrusu, zekanın keyfi olarak veya kendi tercihlerine göre seçtiği gerçekler ve fenomenler. Daha sonra, zeka, bu fenomenleri, mantıksal bir çelişki olmadan doğrusal bir zaman sıralamasına yerleştirir. Bu arada, mantığın da tamamen insan icadı olduğunu, diğer bir deyişle, entelektüel bir ürün olduğunu da belirtmek isterim. Bu durumda soyut bir model ortaya çıkar, ki bu model öngörü gücüne sahip olur ve geriye dönük analiz yapılmasına olanak tanır. Artık zekanın“ellerinde” çekici bir oyuncak vardır ve bu oyuncaklasahibinin ölümüne kadar oynar. Böyle bir modelle, kendi versiyonunu doğrulayan yeni gerçekleri seçmek zor değildir. Bu, sadece kişisel bilgi meselesidir. Eminim ki ezoterik teorilerin büyük bir çoğunluğu böyle kurulmuştur. Sadeceezoterik teoriler de değil. Örneğin, Darwinizm’in çöküşü, Darwin'in mantıksal olarak tutarlı doğrusal modeline bazı doğrusal olmayan zaman kavramları uygulandığında ve klasik Darwinizm’in temelinde yer almayan gerçekler analiz edildiğinde gerçekleşti. Sosyalist toplumun modelinin de mantıksal tutarlılığı ve bariz çekiciliğine rağmen, yaşamın gerçekleriyle karşılaştığında tamamen başarısız olduğunu düşünüyorum. Hepsi de aynı nedenden dolayı. Madam Blavatsky ya da antroposof Steiner tarzında varoluş modellerini doğuran insan zekasıdır. Bu “Evrenin modellerini” yaratanların daha az yetenekli takipçileri, kendi idollerinin zihinsel yapılarını, mizah yüklü şüphecilerin ve bilgili alaycıların saldırılarından kıskançlıkla koruyorlar. İhtiyaç duyulan gerçekleri, fenomenleri ve mitleri Gerçekliğin sonsuz çeşitliliğinden dikkatlice seçerler ve favori teorilerinin yapısına yerleştirirler. Mit, onu yaratanların ikna gücüyle ve inancıyla birlikte güç kazanır. İşte böyle bir oto-hipnoz! Günümüzde bu tür modellerin sayısının ölçüsüzce arttığını söylemeliyim. Bir çeşit takıntı gibi. Bir teoriye bağlı olanlar, bir sürü takipçisiyle birlikte, ateşli entelektüel savaşlarda "mızrakları kırar". Her teoklan, eğitimsiz insanlık arasında kendi ayrıcalıklığını ve Gerçekliğin "planlarını" temsil etme hakkını savunur. Bu ortamdan, yeni peygamberler, Yüksek Güçlerin elçileri ve yeni Buda'lar, İsa'lar ve Muhammed'ler ortaya çıkar. Kendi gözlemlerime göre, sahtekârlar ve akıl hastaları burada aşağı yukarı eşit oranda temsil ediliyor. İnsan zekası, kendisini her şeyi bilen bir güç olduğunu zannetmiş ve bu fikre kendini kilitlemiştir. Entelektüel tarikatçılık, insanlığın kendi entelektüel yeteneklerini tanrılaştırma çabası için ödediği yüksek bir bedeldir.

Sıklıkla, Şambala'nın, mistik Tarikatların veya gizli okült öğretilerin hevesli takipçilerinin, yok olmakta olan insanlığı kurtarmaya koştuğunu ve üzerlerine yüklenen asil görevi yerine getirdiklerini duyuyorum. Bu acil durum misyonerleri, insanlığın kaderi için yüzlerce kıyamet senaryosu icat ediyor ve hemen ardından kendi tasarladıkları bu üzücü sondan nasıl kaçınılacağını bildiklerini ilan ediyorlar. Bu tür bir döngüsel koşuşturmanın tuhaf bir merkezcil kuvveti var, daha fazla takipçiyi kendi girdabına çekerek akıl hastanelerinin koğuşlarını dolduruyor. Ne yazık ki, bu da bizim kibirli zekamızın bedelidir.

Yine de insan zekası, Gerçekliği keşfetmenin en güçlü aracıdır. Fakat, bunun bir araştırma aracı olduğunu, yaratıcı olmadığını anlamak önemlidir. Zeka, küçümsenmeli ve kontrol altına alınmalıdır. Aksi takdirde, felaketten kaçış yok! Birçok geleneğin aklı kontrol altına alma tekniklerini biliyorum. Bunların çoğu binlerce yıllık pratikle doğrulanmıştır. Daha yeni olan yöntemler de aynı derecede etkili olmuştur. Bu tür tekniklerden hangisinin kullanıldığı o kadar da önemli değil. Önemli olan, kişinin kendisini alçakgönüllü bir savaşçı olarak tanıması, bu alçakgönüllülüğü sürekli uygulaması ve bu farkındalık içinde yaşamasıdır. Başarı umudu yalnızca bu durumda ortaya çıkar gibi görünüyor. Bir savaşçı gibi yaşamalıyız!

Gelecek yayınlarımda, kosmoenerjetika geleneğimize ait bazı savaşçı yolu kurallarını anlatmaya çalışacağım. Bugün ise zekanın zararları ve faydaları üzerine sessiz sohbetimize devam edelim.

İnsanların zeka dediğim bu kazanılmış niteliği, örneğin, eski Toltekler geleneğinde “tonal” olarak adlandırılırken, Hint sutralarında ve Taoist metinlerde “akıl” olarak adlandırılır. İnsan bilincinin bu özelliğine ne isim verirsek verelim, her şeyden önce bunun eşsiz bir özellik olduğunu unutmamalıyız. Gezegenimizde bilinen hiçbir maddi varlık bu özelliğe sahip değildir. Zeka belirtileri, bazı yüksek omurgalı hayvanlarda, yunuslar, primatlar ve diğer bazı hayvanlarda izlenebilir, ancak bunlar sadece temel seviye belirtilerdir. Gelişmiş bir araç olarak, yeryüzünde yalnızca insanlar zekaya sahiptir. İnsan türü içinde, bireylerin, kabilelerin, ulusların ve ırkların entelektüel yetenekleri doğal olarak büyük farklılıklar gösterir ve belirli bir özgüllüğe sahiptir. Analiz ve sentez yeteneği, entelektüel eylemin ana içeriğini oluşturur.

Geleneğimizin savaşçıları, zekayı ehlileştirme çalışmalarına, temel fikirlerin, kavramların ve tutumların analizini yaparak başlarlar. Bu bütünlük tamamen ortaya çıkarılmalı ve yeniden gözden geçirilmelidir. Bu tür bir çalışma sürecinde, savaşçının yoluna ilişkin fikirler ve kavramlar ön plana çıkar. Entelektüel içeriğin ana kompleksi, bu süreçte gereksiz olarak kabul edilir ve enerjik açıdan yararsızdır. Yapılan yeniden düzenleme ve azaltma, zekayı hiç de fakirleştirmez, aksine onu düzenler ve sonuç olarak önemli ölçüde güçlendirir. Daha sonra savaşçılar, düşünce süreçlerini kendi özgür iradeleriyle tamamen kapatmayı ve diledikleri zaman yeniden başlatmayı öğrenirler. Bu yaklaşımla, savaşçının zekası kontrol altına alınmış ikincil bir araç haline gelir ve amacına uygun olarak kullanılır, böylece savaşçının iç enerjisinin büyük bir kısmı korunur.

Sonuç olarak, okuyucunun dikkatini tekrar çekmek isterim ki, insan zekası Gerçekliği araştırmanın güçlü bir aracıdır ve savaşçıya boyun eğmeli, onun enerji-bilgi yapılandırmasında hak ettiği yeri almalıdır.

Akademisyen V.A. Petrov

Çeviren & Derleyen

Cemre ÖZKAN 

Mehmet Levent ÜNAL

UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.