Herkesin hayatında korkular vardır. Bunlardan bir tanesi birçoğumuzun karşılaştığı değişim korkusudur. Ateşten korkar gibi değişimden korkuyoruz. İnsan sabitlikten vazgeçmemek için çabalar…
Sabitlik günlük yaşamımızda, ilişkilerimizde ve hayatın genel yapısında mevcuttur ve tüm bu alanlarda bilinçaltı seviyesinde gerçekleşir.
Doğal olarak insan hem perişan hem de çok mutlu olabilir, başarılı ya da işsiz olabilir, öğretmen veya piyanist olabilir…
Değişim Korkusu ve Değişime İsteksizlik
Tam olarak değişim korkusu bizi 'biz' olmaktan alıkoyan şeydir. Ve biz her şeyi ilk olduğu andaki gibi korumak için olaylara, tek bir amacı olan insanlara, nedenlere umutsuzca bağlıyız.. bu durum hayal kırıklığını da yanında getirir, sahip olduğumuz şeylerden zevk almamaya başlarız.
Bunu mazeret aramak için değil, ya da çevreyi ve etrafındaki dünyayı değiştirmek için değil, sadece kendini değiştirmek için yapmaya değer…
Değişime direnç göstermek için mücadele ediyoruz. Herkes gibi yaşıyoruz, onlarla aynı kıyafetleri giyiyoruz, daha başarılı insanların sahip olduğu şeylere sahip olmaya çalışıyoruz..
Aynı zamanda dış formumuz değiştiğinde içimizin değişmeyeceğini de düşünüyoruz. Spor salonuna gitmek yerine olduğumuz bedenden bir küçük beden elbise alırsak kilomuzu azaltmış olmayız. Aynı şekilde başka bir insan olmayı da başaramayız… Bazı ciddi koşulların etkisi altında olmadığımız sürece.. O zaman bile değişim geldiğinde bahane üretmenin bir yolunu arayacağız. Değişim sürecine bir öğrenme süreci eşlik eder.
Kendimizi değiştirerek yeni, beklenmedik, konfor alanımızın dışından bir şeyler öğrenir ve uygularız. Eğer değişimi hayat boyunca engellersek önemli şeyleri de kaçırırız, içimizde değişmezsek, hiçbir şey öğrenemeyiz..
Bu resmen çocukluk. Rusya'da eski nesillerden birini düşünün. 21. yüzyıla SSCB'den ne tür anılar getirmişler ? Düşüncelerinde hala o ülkede yaşıyorlar, kendilerini değiştiremediler. Yeni dünyaya alışmak istemiyorlar, ona kapalılar.
Gerçek şu ki gerektiğinde değişmeyenler, çevrelerini tüm yaşamları boyunca değiştirmeye mahkumdurlar. Bu durum sonunda duygusal dirence, keyifsizliğe ve depresyona yol açacaktır.
Bunun sadece bir çıkış yolu var; değişimi varlığınızın ayrılmaz bir parçası olarak kabul etmek. Ve sonra her şey sizin sorumluluğunuzda olacak…
Derleyen & Çeviren
Mehmet Levent Ünal, Bengisu Ersoy
UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.