Kişisel Yanılsamalar
18 Ağustos 2024

Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı

522

Kişisel yanılsamalar belki de bir kişinin gerçekliği hatalı veya hayali algılamasının en karmaşık türüdür. Bu durum, nesnel gerçekliğin öznel bir değerlendirmesiyle açıklanabilir ve her şeyden önce kişisel duygular ve izlenimlerle ilgilidir (“zevkler ve renkler tartışılmaz” sözüne benzer bir şeydir). Kişisel yanılsamalar arasında, ruh hali dalgalanmalarının (hatta hava durumu, mevsimler gibi durumlar tarafından tetiklenen) etkisi altında oluşan duygusal yanılsamalar da yer alır; bu yanılsamalar, endişeli bekleyiş, büyük sevinç ve korku gibi duygular altında meydana gelir. Psikologlar, yanılsamaları sıra dışı düşünme ve çevremizdeki dünyayı sıra dışı algılama durumundan ayırt etmekte zorlanırlar; çünkü bu durum, büyük ölçüde kişinin karakterine ve dünyaya bakışına bağlıdır. Tüm kişisel yanılsamalar, bireyin kişisel gelişim düzeyi, stresli durumlara karşı psikolojik savunma mekanizmalarının seviyeleri, egosantrizm gibi faktörlerle doğrudan ilişkilidir. Yanılsamalı algıya, “pembe hayaller”, “bulutlarda gezinme”, başkalarının ve kendi deneyimlerini kabul etmeme ve hatta tamamen inkar etme gibi durumlar da dahildir.

Gerçekliğin Algısı: Her bireyin çevresindeki fiziksel dünya, mutlak bir gerçekliktir; bu gerçeklik, beş duyu organı aracılığıyla algılanır ve kaydedilir. Teorik olarak, aynı dış olayla karşılaşan herhangi bir kişi, aynı organlar aracılığıyla aynı bilgiyi alır. Ancak, bu olayın sınırsız sayıda yorumu ortaya çıkar. Bunun tek bir açıklaması olabilir: duyularla kaydedilen olaylara verilen tepkiler, kişinin ‘kişisel programı’ile belirlenir; yani her tepki, kişisel imge ve algı araçlarının bir ürünüdür. İnsan sayısı kadar kişisel program da olduğundan, aynı olayı veya olguyu farklı yorumlayan sayısız bakış açısı vardır. Bu nedenle, hangi yorumun doğru ve gerçek, hangisinin kişisel bir yanılsama olduğunu kesin olarak söylemek imkansızdır. Psikoloji açısından, tüm yanılsamalar, algı hataları veya yanılsamaları olarak kabul edilir; bu yanılsamalar, patolojik bir hastalığa dayandığı gibi, sağlıklı bir kişinin yanlış algılamasından da kaynaklanabilir. Yanılsama, algılanan olgu veya nesnenin ve onun niteliklerinin yetersiz bir yansıması, yani bir hata veya yanlış anlamadır.

Kişisel yanılsama, bireyin karakteri ve yaşamla ilgili tutumunun bir sonucu olarak bir olaya yansıyan bir algı yanılgısıdır. Hareketli, canlı ve renkli bir hayal gücüne sahip, daha bilgili, okumuş ve eğitimli insanlar, fantezilerini farkında olmadan nesnel olarak var olan gerçekliğe projekte etmeleri sonucunda hayal güçlerinde yanılsamalar yaratabilirler. Gerçekliğin yanılsamalı şekilde çarpıtılmasına, kişinin bireysel inançları, ön yargıları (hatta dini inançlar) veya anlam dünyası da etki eder. Kişinin algılama, kayıt ve yorumlama süreçlerini bu inançlar ve ön yargılar şekillendirir. Psikologlar, kişisel yanılsama tercihleriyle kişinin karakterini, sosyal statüsünü ve öz saygısını belirlerler. Kişisel yanılsamalar, bireyin psikolojik durumunu (yorgunluk, heyecan, karakter özellikleri - narsisizm, aktif tutku gibi) belirler. Özellikle, kendini telkin etme veya başkalarının görüşlerine boyun eğme olasılığı üzerinde kişisel yanılsamalar önemli bir rol oynar; çünkü bunlar, insanın psikolojik faaliyetinin temel bir parçasıdır, ikincil psikolojik etkiler değildir.

Kişisel yanılsamalardan tamamen kurtulmak neredeyse imkansızdır. Bir şey hakkındaki kişisel yanlış görüşler, insanın ruh dünyasının bir parçasıdır ve her zaman onun kalıcı kişisel yanılsamaları olarak kalır. Bazen yanılsamalar, gerçekliği algılamada engel olabilirken, bazen de insanın gerçeklikle barışmasına yardımcı olabilir (örneğin, sıkıntılar, aldatma, hakaret gibi durumlarda). Her durumda, yanılsamalar, gerçekliğin farkına varmayı zorlaştırır ve gerçek resmi, öznel kişisel görüşlerle bulandırır. Sağlıklı bir insanın yanılsamalardan kurtulması için, net ve kesin, diyalektik bir düşünceye (karşıtlıklar arasında düşünme yeteneği) dayanması gerekir; bu, gerçekliği ayırt etmesine olanak tanır. Dogmatizm ile diyalektik arasındaki fark, sadece yanılsamaların ortaya çıkmasında değil, aynı zamanda dogmatizmin bu yanılsamalara dayanmasında yatar; bu durum, çoğu zaman ütopyaların doğmasına yol açar. Bu açıdan bakıldığında, kişisel yanılsamaların etkisinde olan fanatiklerin veya dogmatiklerin, sadece kendi yanılsamalarının esiri olmakla kalmayıp, görüşlerini başkalarına dayatmaya çalışmaları, büyük bir tehlike yaratabilir. Güç ve nüfuz mücadelesine giren, kendi kişisel yanılsamalarına kapılmış kişilerin çevredekilere büyük bir trajedi yaşatabileceği anlaşılabilir; çünkü sosyal çevrede, bir fanatiğin yanılsamaları, birçok insanın bilincinin temel bir unsuru haline gelebilir. Yani başka bir deyişle, kişisel yanılsamalar, görsel yanılsamalar gibi zararsız değildir.

Kişisel yanılsamaların en tehlikeli kısmı, yarı gerçeğe dayanır; yani, bir olgu veya nesne gerçekten var olabilir, ancak bu nesnenin algısı, kişinin bilincindeki yanılsamalı bir çarpıtma tarafından şekillenir. Eğer düzgün bir şekilde hesaplanan bir bina kötü bir temel üzerine inşa edilirse, çökecektir; aynı şekilde, bilincin yanlış bir sinyal üzerine inşa ettiği bir algı da tamamen çarpık bir gerçeklik resmi oluşturabilir. Bu tür durumlarda, kişi doğru olduğuna inandığı şeyi hararetle savunabilir ve çevresindekilerin neden aynı fikirde olmadığını anlamayabilir. Kişinin yarattığı bu sahte gerçeklik, dogma haline gelir ve yeni bir hayali gerçeklik yaratır. Dahası, belirli anlarda kişinin duygusallığı ne kadar fazla olursa, kişisel yanılsama o kadar güçlü olur. Bu tür durumlarda, kişinin kendi duygusal durumu, yanılsamalı gerçeklik algısının ‘katalizörü’haline gelir. Bu nedenle, duygusal olarak dengesiz insanlar, hareketli ve kontrolsüz bir hayal gücüne sahip olanlar, kendi yanılsamalarının esiri olma ve kendilerine hayali ve sahte bir dünya yaratma riski taşır.

Kişisel yanılsamalar ile yaratıcı bir kişinin canlı hayal gücü arasında bir fark vardır. Hayal gücü, genellikle bilinçteki öznel algıyla sınırlıdır ve kişi, onun öznel doğasının farkında olabilir; çünkü hayal gücü, doğrudan imgesel temsil ile bağlantılıdır ve gerçeklikte olmayan bir şeyi yaratabilir. Ancak bu durumda bile, kişi, hayali nesnenin (onun imgesinin) sadece içsel bilincinde var olduğunu açıkça anlayabilir. Kişisel yanılsama ise, bir nesne, olgu veya olaya dışarıya yansıyan bir proje oluşturur; kişinin algısını çarpıtarak, onun, nesne veya olayın algılanmasında haklı olduğuna kesin bir şekilde inanmasını sağlar. Yanılsama, bir nesneyi çarpıtarak yansıtan bir eğik aynaya benzetilebilir; bu, gerçekte var olan bir nesneye ait olmayan bir yansımadır. En nahoş etki, hayal gücünün hareketliliği ve kişisel yanılsamanın tamamen bilinç üzerinde hakimiyet kurması durumunda ortaya çıkar; bu durumda, kişi tamamen yanılsamalarının esiri haline gelir. Kişisel yanılsamalar, bir tür pembe veya karanlık gözlükler gibidir; bu gözlükler, kişinin bilincinde meydana gelen olayları kırarak, onun çevresindekileri yanlış algılamasına neden olur. Prensip olarak, psikologlar, kişisel yanılsamaların, bir kişinin yaşamı boyunca devam ettiğini düşünmektedir; birçok insanı gerçeklikten uzak, kendi dünyalarına dalmış bir kişilik haline getirmeyen tek faktör, rasyonel bir kendini değerlendirme ve yanılsamalarına karşı tutumdur.

Hayattan bazı örnekler, yanılsamaların içinde kaybolmuş bir insan için büyük bir tehlike oluşturabileceğini doğrulamaktadır. Örneğin, kişinin olağanüstü bir zekaya sahip olduğuna dair algısı, yanılsamalı bilinçte ‘dahilik’ olarak algılanabilir; sağlıklı ve net bir şekilde düşünme yeteneği, çoğu zaman kişinin kendini ‘mükemmel’ olarak algılamasına yol açar. Bu türden yanlış bir öz değerlendirme, kişiyi, başkalarının görüşlerini hiç kabul etmeyen bir narsist yapabilir. Dış görünüşü çekici bir kadın, kendini eşsiz bir güzellik olarak hayal edebilir ve çevresindekilerden buna uygun bir tutum bekleyebilir. Kişisel ‘mükemmellik’yanılsamaları, çoğu zaman, kişiyi gülünç, aptalca veya daha da sık olarak acıklı bir duruma düşürür. Psikologlar, en yaygın kişisel yanılsamaları, prensip sahibi davranış olarak algılanan despotizm, keskin zeka olarak sunulan bayağılık, ‘sahte Don Juan’ formuna dönüşen artan cinsellik gibi durumlar olarak adlandırır. Çoğu zaman, açgözlü bir insan, kendisinin tutumlu olduğuna inanır ve sefahat düşkünü veya alkolik biri kendini aktif bir yaşam sevdalısı olarak gösterir. En üzücü olanı ise, kişisel yanılsamanın etkisi altındaki insanların kendilerini aynen bu şekilde temsil etmeleridir. Psikologlara göre, kendini haklı çıkarma ve kendini yüceltme gibi kavramlar, özlerinde yanılsamalıdır. Bu genellikle alkolikler veya yeni başlayan bağımlılarla ilgilidir. İrade güçlerini yanılsamalı bir şekilde abartmaları nedeniyle, ölümcül bir bağımlılığa düşerler; çünkü herhangi bir anda durabileceklerine inanırlar ve bu, onları zamanında bir doktora başvurmaktan alıkoyar.

Kişisel karakter yanılsamasının ağır bir türü de kişinin her şeyi yapabileceğine dair inancıdır; bu inanç, kişiyi, ağır bir sorumluluğu (bu arada, bu sorumluluk fiziksel ağırlık anlamında da olabilir) üstlenmeye zorlar; yanılsamalı olarak, bunu başarmak için yeterli güce sahip olduğuna inanır. Bu durum, genellikle kişinin hem manevi hem de fiziksel güçlerini tüketmesine neden olur. Kişinin çevresinde olup biten her şey için sorumluluk duygusu, başka bir kişisel yanılsama olan abartılı suçluluk duygusuna yol açar; bu duygular (ve bu duygular oldukça yaygındır) çoğu zaman, kişinin başkasının sorununu çözemediği durumlarda ortaya çıkar. Sürekli suçluluk duygusu, zararlı sonuçlara yol açabilir ve psikolojik bir hastalığa, yani ‘suçluluk kompleksi’nedönüşebilir. Özünde, bir kişinin hayatı boyunca çekebileceği tüm kompleksler, çoğu zaman, kişinin yetişkinlikte ‘aşmayı’başaramadığı çocukluk kişisel yanılsamalarında köken bulabilir. Bu tür durumlar, özellikle dış olumsuz koşullar (yakınlarının ölümü, sınıf arkadaşlarının alayları, başarısız ilk aşk gibi) çocukluk yanılsamalarına eklendiğinde meydana gelebilir. Yanılsamalar, artı ya da eksi işareti taşıyabilir; yani, kişi kendini sürekli ‘acı çeken’, ebedi bir kurban, şanssız biri olarak algılar; bu tür insanlar sürekli teselli ve destek ararlar. Birçok insan, onları sıradan ‘mızmızlar’ olarak algılar, sürekli şikayet eden ‘takıntılı kişiler’ olarak görür. Oysa ki bu tür insanların sorunu aslında çok daha derindir ve kişisel yanılsamalar düzleminde yatmaktadır. Kendini yanlış algılayan bir insan, sürekli olarak kendini hatırlatma ihtiyacı duyar; eğer kendini ‘büyük bir politikacı’ olarak görüyorsa, herkesin onun görüşlerini kabul etmesini bekler. Eğer kendini olağanüstü bir sezgiye sahip biri olarak görüyorsa, kendi yanılgılarının esiri olarak, başkalarıyla iletişim kurmanın diğer insanlar için büyük bir mutluluk olduğuna yanılsamalı bir şekilde inanır. Kişisel karakter yanılsamalarının sayısı sınırsızdır ve en önemlisi, bu yanılsamalardan kurtulmak istemeyen birçok insan vardır. Bu tür durumlarda, bir psikoloğa gitmek, derin bir hayal kırıklığından ve uzmanın yanıldığından emin olmaktan başka bir şey getirmez. Bazen kişi gerçeği bilmek istemez; çünkü insanların çoğu gerçeği veya sorumluluğu üstlenmekten korkar. Bazı insanlar, kendi kendilerini kandırmaktan memnundur ve bu yaşam algısının kaybolmaması için ellerinden geleni yaparlar. Çoğu zaman, kendileri hakkında yanlış fikirler, kişisel yanılsamalar, özellikle gerçekliğin tatsız olduğu durumlarda sakin bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Tüm bu durumlar, yalnızca tamamen sağlıklı insanlar arasında ortaya çıkan kişisel yanılsamalarla ilgilidir; kişilik bölünmesi, kendini başka bir kişi olarak algılama ve benzeri durumlar, psikiyatri alanına girer ve uzman bir doktor tarafından özel tedavi gerektirir.

 

Derleyen & Çeviren

Cemre ÖZKAN

Mehmet Levent ÜNAL

19/08/2024

UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.