Kosmoenergetika’da Holografik Prensip ve Enerji Alanlarının Rezonansı
25 Ağustos 2024

Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı

544

Bir insanın evrenin karşılık gelen enerji alanlarıyla rezonansa giren iç enerji yapıları, fiziksel dünyanın algılanmasını sağlar. Fakat bu algının bir insanın sahip olabileceği tek algı olmadığını kesinlikle savunuyoruz. Sıradan bir insan, doğuştan gelen sınırlamalar nedeniyle diğer dünyaları algılayamaz. Sorun şu ki, çocukluğumuzdan itibaren hepimiz çok spesifik bir dizi kozmik enerji alanıyla rezonansa girmeye “ayarlanmışız”. Önümüzdeki set bizim dünyamız. Bunun yanı sıra bir insana iç enerji yapılarını evrenin başka bir enerji alanlarına ayarlamayı öğretirseniz de bu insan başka bir dünyayı gerçekçi bir şekilde algılayacaktır. Öğrenciye yalnızca 2-3 düzine ek rezonans ayarı verilirse, o zaman sıradan dünyamız çerçevesinde, örneğin iyileştirme gibi ek yeteneklere sahip olmaya başlayacaktır. Bu bağlamda kişinin ancak uygun uyumlama eğitimi sonrasında erişebildiği muazzam içsel yeteneklerinden bahsetmek gerekir. Kosmoenergetik uygulamaların sanatı ve amacı, öğrencinin evrenin ek titreşimlerine güvenli ve hızlı rezonans ayarı yapmasıdır. Bu tür ek ayarlamalar yapan insanlar, evrenin hayal bile edilemeyen dünyalarını algılayabilirler ve fiziksel varoluşumuz çerçevesinde olağanüstü yetenekler, sürdürülebilir sağlık ve yaşam amacı kazanırlar. Kosmoenergetika, insanlara bilinçlerini genişletmeleri ve niteliksel olarak yeni bir varoluş düzeyine geçmeleri için verilen büyük bir armağandır. Olasılıklarınız çok büyük ve kosmoenergetika tekniklerini öğrenme arzusu bunları bu yaşamda gerçekleştirmek için yeterli.
Biyolojinin son yıllardaki hızlı gelişimi, bilim insanlarının insan vücudundaki her hücrenin, tüm organizmanın tam bir kopyasını oluşturmaya yetecek kadar bilgi içerdiği sonucuna varmalarını sağladı. Tüm klonlama deneyleri bu özelliğe dayanmaktadır. Hologramın da benzer özellikleri vardır. Okuyucuya hologramın tutarlı ışık dalgalarının müdahalesi sonucu ortaya çıkan üç boyutlu bir resim olduğunu hatırlatmama izin verin. Holografik görüntünün karakteristik özelliği, hologramın herhangi bir bölümünün bir bütün olarak nesne hakkındaki tüm bilgileri içermesidir. Bu fenomenlerin bariz temel benzerliği, bir insanın dünyevi biyokimyasal bedeninin holografik alan görüntüsüne dayanarak inşa edildiğini formüle etmeyi mümkün kıldı. Artık böyle bir hologramın bir organizmanın doğumundan önce ortaya çıktığı deneysel olarak kanıtlanmıştır. Fiziksel bedenin gelişimini belirleyen bu dalga görüntüsü hologramıdır. N.P. Goryayev şöyle der: “Hologram görüntüsü hücrelerin bölünmesini emreder. Örneğin bacaklar, kollar ve kafalar ne zaman ve nerede büyümeli? Tıpkı bir dökümhane kalıbının dökümle doldurulması gibi, dalga görüntüsü de maddeyle doludur.” Buradan mantıksal olarak, herhangi bir canlı varlığın, önceden belirlenmiş bir dalga holografik programına göre fiziksel düzeyde inşa edildiği sonucu çıkar. Bu yazıda fiziksel bedenin böyle bir dalga hologramının nereden geldiği sorusunu bir kenara bırakacağım. Vücudumuzun holografik dalga görüntüsüne göre yaratıldığını ve doğal olarak bazı özelliklerini koruduğunu belirtmek yeterlidir. Basit moleküllerin daha karmaşık moleküllere dönüşmesini sağlayan dalga hologramlarıdır. Proteinlere, DNA’ya, RNA’ya ve tüm organizmaya kadar. Şimdi modern fiziğin bazı keşiflerine ve hipotezlerine dönelim. Geçen yüzyılın başında elektronun ikili doğasının keşfedildiğini söylemek gerekir. Bazı deneylerde parçacık gibi davrandı, bazılarında ise dalga özellikleri gösterdi. Atom altı parçacıkların ikili doğası, A. Einstein tarafından ünlü formül (E = mc²) biçiminde yazılan enerji ve madde arasındaki ilişkinin bir yansımasıdır. Madde ve enerjinin birbirine bağımlılığı, maddenin enerjiye ve enerjinin de maddeye dönüştürülme olasılığını belirler. Bu şaşırtıcı keşfi sıklıkla görmezden geliyoruz ama boşuna. Modern araştırmalar, bir kuantum elektromanyetik enerjinin veya ışığın yavaşladığını ve bir parçacık haline geldiğini, yani dalga özelliklerini korurken katıların (özellikle kütlenin) doğasında bulunan bazı nitelikleri kazandığını göstermiştir. Işığın maddeye dönüştüğü anda fotonun yavaşlayıp donduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle mikroskobik düzeyde tüm maddeler donmuş ışıktır. Böylece, fiziksel bedenlerimizin esas olarak donmuş ışığın boşluğundan oluştuğu ortaya çıktı.
Bir maddenin ışığa benzer niteliklere sahip olması nedeniyle onun da tıpkı ışık gibi belirli frekans özelliklerine sahip olabileceğini varsaymak doğal olacaktır. Bir maddenin yoğunluğu ne kadar yüksek olursa titreşimlerinin frekansı da o kadar düşük olur. Bu noktada fiziğin modern başarıları ile insanın yapısına ilişkin kosmoenergetik fikirler açıkça örtüşmeye başlıyor. Aslında, eğitimli herhangi bir kosmoenergetika operatörünün birlikte çalıştığı on bir insan kabuğunun tümü, fiziksel teori çerçevesinde esasen maddi oluşumlardır. Bu durumda kabuklar arasındaki fiziksel anlamda fark, maddenin yoğunluğuna ve titreşim frekansına göre belirlenir. Böylece, insanın fiziksel bedeninin bir dalga holografik programına göre yaratıldığını öğrendik. Oluştuğu madde ise mikroskobik düzeyde donmuş ışık iplikleri şeklinde temsil edilebilir. Bu maddenin frekans özellikleri yoğunluğu ile ters orantılıdır. Yani, kişinin süptil bedenleri, onun kaba fiziksel bedeninden daha düşük bir yoğunluğa ve daha yüksek bir titreşim frekansına sahiptir. Evren aynı zamanda sonsuz sayıda titreşen enerji alanından oluşur. Kosmoenergetika operatörü bunu parlak iplikler şeklinde algılar. Burada, uzaya ilişkin bu pratik bilgimizin önemli bilimsel onaylar almaya başladığını belirtmek isterim. Özellikle, sicim teorisi evreni buna çok benzer terimlerle tanımlamaktadır; fizikçilere göre belki de evrenin temelini temsil eden süper simetrik sicimler (iplikler) vardır. Ancak böyle bir açıklama fizikçiler arasında tartışmalara neden oluyorsa da, eğitimli bir kosmoenergetika operatörü için bu apaçık bir gerçektir. Ayrıca son zamanlarda holografik ilkeleri tüm evren düzeyinde yayan ve “Yerdeki neyse gökteki de odur. Gökteki neyse yerdeki de odur.” Hermetik prensibini doğrulayan bilimsel teorilerin ortaya çıktığını da eklemek isterim. Bu teori çerçevesinde evrenin kendisi dev bir kozmik hologram olabilir. Bu, her bir parçanın bütün hakkında bilgi içerdiği devasa bir enerjisel modeldir. Fakat bu donmuş bir fotoğraf değil, holografik görüntülerin akıcı, değişen dünyasıdır. Belirtilen gerçekler çerçevesinde, insan ile evrenin enerjik benzerliği ve birliği, inatçı şüpheciler için bile ikna edici görünmektedir.

 

Derleyen & Çeviren

Cemre ÖZKAN

Mehmet Levent ÜNAL

25/08/2024

UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.