Sayfayı ziyaret eden kişi sayısı
1017Evrendeki her şey, tüm dünyalarda işleyen büyük uyum ve denge yasası tarafından yönetilen değişim süreçleriyle ilişkilidir. Psikoenerjetik temelleri açısından, süptil enerjilerin değişimi, varoluşun enerji yapılarının insanla etkileşimi yoluyla gerçekleşir ve bu, evrimsel ilerleyişin ana itici gücüdür.
Karşılıklı Değişim Prensibi
Böyle bir değişim sadece insanlar arasındaki iletişim sırasında değil, aynı zamanda insanların kozmik nesnelerle, özellikle de Dünya, Güneş, gezegenler ve takımyıldızlarla etkileşimleri sırasında da meydana gelir. Neredeyse tüm ezoterik öğretiler, evrenin sürekli hareket halinde olduğu ve bu hareket sırasında farklı dünyaların birbirleriyle etkileşime girdiği konusunda hemfikirdir. Herhangi bir etkileşim belirli bir prensibe dayalıdır ve bu durumda bu karşılıklı değişim prensibidir. Evreni oluşturan temel yapısal unsurların (madde, enerji ve bilgi) sürekli bir değişimi gerçekleşir.
Yüksek bir varlığı, madde düzeyinde süptil maddelerin daha kaba formlara nüfuz etmesi olarak, enerji düzeyinde evreni delip geçen ruhsal-enerji darbeleri olarak, bilgi düzeyinde deezoterik bilgi ve pozitif düşünce formları akışı olarak gözlemleyebiliriz.
Maddenin ve Enerjinin Değişimi
Madde ve enerji değişimini bir dereceye kadar fizik bilimi inceler, ancak yüksek ve süptil türdeki madde, enerji ve bilgi değişimini açıklayamaz. Bu tür açıklamaları ezoterik bilgi sistemlerinde, ruhsal öğretilerde ve kısmen dini felsefede buluruz. Bunun yanı sıra, ezoterikte her zaman psikoenerji-bilgi değişimi kavramı bulunur (Agni Yoga, yüksek ve düşük dünyalar arasındaki bu tür değişimi evrimin ana itici gücü olarak görür). Bu türden bir değişimi, biriyle iletişim sırasında süptil madde, ruhsal enerji ve bilginin aktarımı olarak değerlendirmeliyiz.
İnsanlar birbirleriyle sadece psikolojik bireysellikleri nedeniyle değil, aynı zamanda ruhsal gelişim derecelerine göre de tamamen farklı şekillerde iletişim kurarlar. Bu nedenle enerji-bilgi değişimi sonsuz çeşitlilikte olabilir. Ayrıca, iletişim hem dışsal, maddi hem de içsel, ruhsal formlar alabilir. Bu nedenle, iki kişi arasındaki herhangi bir iletişim sırasında, çeşitli nedenlerden dolayı, benzersiz bir enerji ve bilgi değişim kanalı oluşur.
Kozmik Ölçekte Enerji-Bilgi Değişimi
Evren ölçeğine meydana gelen tüm süreçlere dönersek, kozmik dünyalar, nesneler ve aynı seviyedeki varlıklar arasındaki ya da farklı seviyelerdeki nesneler arasındaki enerji-bilgi değişimi formlarını vurgulayabiliriz. Ezoterik bilgiye göre, evren hiyerarşi ilkesine göre yapılandırılmıştır, yani yüksek dünyalar, ilkeler ve varlıklar daha alt seviyedeolanları yönetir. Bu nedenle, üst ve alt arasında sürekli bir etkileşim gerçekleşir.
Özetleyecek olursak öncelikle, auranın enerji ve diğer özellikleriyle objektif bir olgu olduğunu ve bu nedenle yasalarını ve özelliklerini bilmemiz gerektiğini anlamalıyız. Aura, kozmik yaşam enerjisinin bir tezahürüdür; tüm bitkiler enerji alanlarıyla çevrilidir ve hayvanların da auraları vardır; ancak bunlar insanınkinden oldukça farklıdır.
Eski ve yeni tüm kaynaklar, Batı'da ve Doğu'da, auranın insan bedeninden gelen bir yayılım ve kozmik yaşam enerjisinin bir parçası olduğunu savunur. Aura, yaşam gücü, canlı bir ışınım ve parıltıdır. Aura, insan varlığının psikoenerjetik ve biyoinformasyonel, dalga ve rezonans iskeletidir. Hem tek tek hücrelerin, organların ve sistemlerin hem de bütünsel organizmanın işleyişini ve faaliyetlerini organize eder ve yönetir.
Dahası, aura bütünlüğün bir koruyucusudur; fiziksel taşıyıcı veya onun elemanları kaldırıldığında bile psikobiyoenerjetikformu korur. Bu, uzuvları kesilmiş olan insanların fantom ağrılar yaşamasıyla ve özel filtrelerle fotoğraf çekildiğinde(Kirlian yöntemi) tüm uzvun aurasının görünmesiyle doğrulanır. Bu nedenle, aura, sadece bilgi depolayıcı ve dönüştürücü olarak değil, aynı zamanda orijinal bilginin koruyucusu olarak da önemlidir.
İnsan aurası, sürekli gelişen bir enerji kaynağıdır ve her bireyi karakterize eder. Çoğu çocuk, auraları kendiliğinden görür, ancak yaşlandıkça bu yetenek yavaş yavaş azalır ve bilinçaltına itilmiş olur. Bununla birlikte, yaşamı boyunca bilinçaltında auralara tepki vermeye devam eder; ayrıca, belirli koşullar altında neredeyse her yetişkin aura görebilir. Fakat, bu yeteneği bilinçli olarak geliştirmek bilgi ve çaba gerektirir; önce ruhsal, ardından da mevcut birçok yöntemden biriyle özel egzersizler yapmayı gerektirir. Aura, başka hiçbir kaynaktan elde edilemeyen bilgiyi sağlayabilir ve sadece auranın gözlemi bile çok şey kazandırabilir.
Auranın görülebilen tezahürlerini yorumlama sanatını öğrenmek daha da karmaşıktır, ancak yine mümkündür. Aura, boyutu, rengi, parlaklığı vb. değişerek birçok farklı etki faktörüne sürekli olarak tepki veren son derece dinamik bir sistemdir. Mental, fiziksel ve ruhsal faktörler auranın durumunu sürekli olarak etkiler. Bu etkiler, kişinin kendisi ve çevresinin durumu dahil, hatta kozmik olaylar bile olabilir.
Auranın İçsel ve Dışsal Dünyayla Uyumu
Aura, en çok iç dünyanın durumuna duyarlıdır, ancak dış dünya ile uyumu da onun durumunu ciddi şekilde etkiler. Aura enerjileri, insan varlığının fiziksel, mental ve ruhsal yönlerinin temelini oluşturan yaşam gücünün bir tezahürüdür. Astralbeden, fiziksel bedenden farklı olarak maddesel değildir, ancak auranın enerji sistemi hem biyolojik hem de astralbedeni destekler ve güçlendirir.
Aura araştırmacıları, onun birkaç katmandan veya seviyeden oluştuğu konusunda hemfikirdirler (araştırma yöntemi ve değerlendirme kriterlerine bağlı olarak üç ila yedi arasında değişir) ve her bir katman, insan organizmasının belirli bir yapı ve işlevinin durumunu yansıtır. Bu özellik, hastalıkların teşhisi ve büyü, sihir gibi yollarla meydana gelen nazar, lanet ve benzeri faktörlerin belirlenmesini sağlar. Bu, bilinçli gerçeklik algısının varlığımızın ayrılmaz bir parçası olması ve kişiliği belirlemesi nedeniyle açıklanır; değişen bir kişilik farklı bir auraya sahiptir.
Psiko-Duygusal Durum ve Aura
Auranın belirli katmanları, kişinin psiko-duygusal durumunu da yansıtır. Örneğin, birçok duygu elektrik kıvılcımları veya açık pembe bir parıltı olarak algılanır, gelişmiş zeka ise altın sarısı renkte görülür ve her organın kendine özgü bir rengi vardır. Auranın yoğunluğu ve renkleri büyük ölçüde değişebilir, ancak her durumda belirli bir renk baskındır. Her rengin kendi anlamının yanı sıra önemli tonları, gölgeleri ve geçişleri vardır. Öfke, hayal kırıklığı, ilgisizlik ve kendine güvensizlik auranın enerjisini tüketir; bazı ilaçlar da ona zarar verebilir; ancak sevgi, neşe, uyum ve birlik duygusu, ruhsal olarak aydınlanmış bir insanın aurasını güçlendirebilir ve genişletebilir.
Evrenin karmik yasaları burada da işler: Dünyayı daha iyi hale getirmeye yönelik herhangi bir girişim, her şeyden önce auranıza hayat veren süptil enerji akışları dökerek sizi daha iyi hale getirir. Fiziksel ve astral beden arasındaki en iyi bilinen bağ, gümüş kordon olarak tanımlanır ve kişi yaşadığı sürece varlığını sürdürür; ölüm, kişinin fiziksel ve astral bedenleriniayırır ve auranın insan ruhunun taşıyıcısı olan kısmı dünyayı terk eder.
Aura, biyoritimlerdeki dinamik dalgalanmaların bir sonucu olarak; doğal ve sosyal, dünyevi ve kozmik dış etkilerin etkisi altında; belirgin olumlu veya olumsuz hisler, duygular ve düşüncelerin (aura üzerindeki en güçlü etkiler sevgi, sempati ve antipati, öfke, kızgınlık, hoşnutsuzluk ya da tam tersi sakinlik ve soğuk kayıtsızlıktır) etkisi altında; diğer insanların auralarının etkisi altında değişir. Bu nedenle, her insan, bu olguyu fark edip etmemesine bakılmaksızın, süptil enerji dalgalarının sonsuz dünyasına dalmış durumdadır. Enerjiler, dalgalar, titreşimler aura tarafından algılanır ve çoğu zamanbizim hislerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi ve hatta eylemlerimizi öncelikli olarak şekillendirir.
Ölüm ve Bilinçli Varoluş
Ölüm, bilinçli varoluşun sınırı değildir; başka boyutlara geçiştir ve yeni gelişim fırsatları sunar. Ölüm anında, yaşam sadece fiziksel bedeni terk ederken, insanın fiziksel olmayan kısmı maddesel olmayan dünyalara geçer. Bu dünyalarda dasüptil enerjiler aracılığıyla yansıtılan ve auranın içine işlenmiş olan, bilinçli bireyin varlığını sürdüren evrensel yaşam gücü etkili olmaya devam eder.
Bu nedenle, auranın enerji sistemi yaşamla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır, insan varlığının tüm seviyelerinde (zihinsel, fiziksel, ruhsal) onu süptil enerjilerle besler ve destekler. Başlangıçta süptil enerji yapısı oldukça stabildir, ancak aura, kişinin iyileşme ve gelişme çabalarına karşı duyarlıdır.
Buna ek olarak, aura, herhangi bir anda bir dizi önemli göstergeyi yansıtan, dünyevi insan yaşamının eksiksiz bir kroniğidir. İnsan sağlıklı olduğu sürece ve ruhsal, sosyal ve psikolojik esenlik durumunda bütünlüğünü korur. “Sınırda”veya “aşırı” durumlarda (uyku, hipnoz, koma vb.), auranın bir kısmı ayrılarak yeni bir alan oluşturur, bu alan fiziksel bedenden ayrılabilir. Bazen bu alan (astral beden olarak da adlandırılır), fiziksel bedenden uzak mesafelere gidebilir. Gelişmiş ruhsal yeteneklere sahip insanlar, bu aura özelliği sayesinde fiziksel bedenlerini bilinçli olarak terk edebilirler. Hepimiz, ruhsal gelişim yoluyla hayatımızı nitelikli olarak değiştirme imkanına sahibiz ve bu imkan büyük ölçüde auradan kaynaklanır.
Mihail Bubliçenko
Derleyen & Çeviren
Cemre ÖZKAN
Mehmet Levent ÜNAL
31/07/2024
UYARI: İşbu blog içerisinde yer alan bilgi ve uygulama teknikleri tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler bu tekniği öğrenmek için eğitime katılan katılımcıyı bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir.Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka doktor tarafından yapılması gereken ciddi bir işlemdir.
Her türlü hastalık ve benzeri tedavi gerektiren sorunlarınız için dokturunuza danışınız.